Chapter 12: Bölüm 12 - Büyünün Kökleri
Yeni günün ilk ışıkları, güneşin altın rengi parıltısıyla Beyaz Büyü Kulesi'nin kristal kulelerini aydınlatırken, şehir yavaş yavaş uyanıyordu. Mananın hafif titreşimleri havada hissedilirken, büyücüler kulelerinde meditasyon yapıyor, öğrenciler eğitim salonlarına yöneliyordu.
Jaksen, her zamanki gibi hazır bir şekilde eğitim alanına girdi. Ancak bugün bir şeylerin farklı olduğunu hissetti. Kılıç antrenmanları, büyü pratiği ya da fiziksel çalışmalar yerine, Rona'nın elinde taşıdığı eski kitaplar, bugünün bambaşka bir eğitim olacağını gösteriyordu.
"Bugün kitap mı okuyacağız?" diye sordu, kaşlarını kaldırarak. "Ateş topu atmayı ya da en azından bir kılıç kullanmayı öğrenmeyi bekliyordum."
Rona hafifçe gülümsedi. Masanın üzerine kalın ciltli kitapları bırakırken, sesi her zamanki sakinliğiyle yankılandı:
"Eline bir kılıç alıp, nasıl kullanılacağını bilmeden saldırırsan ne olur?"
Jaksen omuz silkti. "Muhtemelen kaybederim."
"Peki, manayı ve büyüyü anlamadan kullanmaya çalışırsan?"
Jaksen bir an duraksadı. Rona'nın ne demek istediğini anlamıştı. Bir şeyin güçlü olması, onun kontrol edilebilir olduğu anlamına gelmiyordu. Ama yine de bu kadar teoriyle zaman kaybetmek yerine doğrudan bir şeyler denemek daha cazip geliyordu.
Rona, düşüncelerini okumuş gibi başını salladı. "Büyü bilgiyle ve kontrolle yönlendirilir. Eğer neyi kontrol ettiğini bilmiyorsan, büyü seni kontrol eder."
Sonra, masadan eski bir parşömen çıkardı ve iki elini üzerine koyarak hafifçe bastırdı. Parşömenin üzerinde iç içe geçmiş daireler, karmaşık rünler ve tanrısal semboller vardı.
"Bugün, büyünün ne olduğunu, nasıl çalıştığını ve bu dünyada büyünün ne anlama geldiğini öğreneceksin. Öncelikle..."
Rona kısa bir an sustu. Sanki doğru kelimeleri seçmeye çalışıyordu. Sonra, parşömene parmaklarını dokundurdu. Semboller boyunca titreşen bir ışık dalgası yayıldı.
"Mana, bu dünyanın temel enerji kaynağıdır" dedi Rona. "Evrende var olan her şey, manadan etkilenir. Ama mana, bir araç değil. O, yaşayan bir varlıktır."
Jaksen kaşlarını kaldırdı. "Canlı mı?"
Rona başını salladı. "Öyle düşünebilirsin. Mana sadece tüketilen bir güç değil, aynı zamanda dünyanın döngüsünün bir parçası. O olmadan hiçbir şey var olamaz."
Jaksen bir an düşündü. Eğer mana her şeyin temeliyse, bu sadece büyü kullanıcılarını değil, yaşayan her varlığı etkiliyor olmalıydı.
Rona devam etti:
"Her canlı, bir şekilde mana ile bağlantılıdır. Ama herkes onu kullanamaz. İnsanlar, elfler, cüceler ve diğer ırklar, manayı ancak eğitim, doğuştan gelen yetenek veya dışsal faktörler sayesinde yönlendirebilir. Ancak mana, her zaman burada, etrafımızda, içimizde. Bazı istisnalar da var, Tanrılar gibi. Ve bir de Psiforr'lar gibi. Onlar saf manadan yaratılmış varlıklar. Tanrıların aksine Psiforr'lar ölümsüz değiller ancak ölümsüzlüğe yakın bir ırk. Büyü konusunda gerçek ustalar. Ancak yüzlerce yıldır bir Psiforr görülmedi. Her neyse, coğrafya dersin de Psiforr'lar hakkında bilgi vereceğim o yüzden manadan devam ediyorum."
Sonra parşömene hafifçe vurdu. Sayfada, mavi ışıklarla parlayan mana akışını gösteren bir çizim ortaya çıktı.
"Mana iki temel formda var olur: Dış mana ve İç mana."
Jaksen bu kavramları anlamaya çalışırken, Rona açıklamaya devam etti.
Dış Mana: Evrendeki serbest enerjidir. Havada, toprakta, suda ve canlıların etrafında sürekli akar. Büyücüler bu manayı toplayabilir ve büyü yapmak için kullanabilirler. Elfler gibi doğa türleri, yatkın oldukları doğanın elementine ait dış manayı kullanabilir. Yani bir buz elfi, karlı soğuk topraklarda, buz elementi gibi soğuk manayı kullanabilir. Çöl elfi ise, sıcak mana olan ateş elementine ait dış manayı kullanabilir.
İç Mana: Kişinin ruhundan ve bedeninden gelen manadır. Her bireyin içinde belirli bir miktar bulunur, ancak sınırlıdır. Tükendiğinde vücut zayıflar ve eğer tamamen biterse, ölüm kaçınılmaz olur. İç mana için büyücünün, Mana çekirdeğini oluşturması gerekir. Daha sonra mana çekirdeğin de mana depolayabilir ve zamanla çekirdeğin etrafına halkalar oluşturarak mana kapasitesini ve kontrolünü yani büyü gücünü arttırabilir.
Jaksen, iç mananın bittiğinde ölümün kesin olduğunu duyduğunda irkildi.
"Peki, büyü yaparken nelere dikkat etmeliyim?" diye sordu.
"Bir kişinin büyücü olabilmesi için üç temel şart vardır" dedi Rona.
Mana Farkındalığı ve Hassasiyeti. Eğer biri manayı hissedemiyorsa, büyü yapamaz. Mana duyusu gelişmemiş bir kişi için mana, sadece havada süzülen görünmez bir unsurdan ibarettir. Ancak büyücüler, mananın titreşimlerini hisseder, yönünü algılar ve varlığını tanır. Mana Kontrolü Manayı hissetmek yeterli değildir, onu yönlendirebilmek gerekir. Bir büyücünün yeteneği, manayı ne kadar ince işleyebildiğine bağlıdır. Ne kadar hassas bir kontrol sağlarsa, o kadar güçlü ve karmaşık büyüler gerçekleştirebilir. Mana Kapasitesi ve Rezervi Her büyücünün bir mana çekirdeği vardır. Mana çekirdeği, kişinin büyü yapabilmesi için gerekli enerjiyi depolayan bir merkezdir. Kapasite arttıkça, büyücünün gerçekleştirebileceği büyüler de güçlenir.
Jaksen elini çenesine götürerek düşündü. "Peki, her büyücü aynı kapasiteye mi sahip?"
Rona başını iki yana salladı.
"Hayır. Mana kapasitesi doğuştan gelen bir sınırla belirlenir, ancak zamanla geliştirilebilir. Bunun en yaygın yolu ise mana halkaları oluşturmaktır."
Sonra, masadaki parşömene hafifçe vurdu. Ortaya, bir büyücünün kademe ilerlemesini gösteren halkalar belirdi.
Mana Halkaları ve Büyücü Seviyeleri
"Bir büyücünün gelişimi, mana çekirdeğinin etrafında oluşturduğu mana halkaları ile ölçülür ve kademesini belirler. Halkalar, büyücünün hem kapasitesini hem de hassasiyetini artırır. Yani senin anlayabileceğin bir dille, büyücünün gücünü arttırır. Ne kadar çok halka, o kadar çok güç."
1 ve 2. Halkalar: Daha gündelik ve basit, temel büyüler. Genelde bu kişiler büyücü olarak kabul edilmez.
3 Halka: Gerçek bir büyücü kabul edilir.
4 ve 5. Halkalar: Üst düzey yetenekli büyücüler bu seviyeye ulaşabilir. Genelde çoğu kişi ömürleri boyunca 5. Halkaya bile ulaşamaz.
6 Halkalı: Krallıklar tarafından büyük saygı gören ve az rastlanan büyü ustalarıdır.
7 Halkalı: Sadece gerçek dahiler ulaşabilir. Bu seviyeye ulaşanlar genellikle krallık tarihine adlarını yazdırır.
8 Halkalı: Efsanevi büyücüler. Reynor kıtasında sadece 10'dan az kişi bu seviyeye ulaşmıştır. Üstad Ogmios'ta onlardan biridir diye de ekledi büyük bir gururla.
Jaksen, hayranlıkla çizime baktı. Eğer gerçekten büyük bir büyücü olmak istiyorsa, halkalarını artırmalıydı.
"Benim şu an kaç halkam var?" diye sordu merakla.
Rona hafifçe gülümsedi. "Henüz birinci halkayı bile tamamlamadın."
Jaksen kaşlarını çattı. "Ama büyü yapabiliyorum."
Rona başını salladı. "Evet, ancak büyü yapmak ile bir büyücü olmak arasında büyük fark var."
"Mana farkındalığın, kontrolün ve kapasiten olmadan büyücü olamazsın. Ama büyü yapabilmek için de üç temel kurala ihtiyacın var:"
Odak
Büyü yapmak için zihinsel odaklanma gerekir. Mana kaotiktir ve onu yönlendirmek için keskin bir irade gereklidir. Zihni karışık olan ya da paniğe kapılan bir büyücü, büyüsünü kontrol edemez ve ters tepebilir.
Formülasyon
Büyü, belirli kalıplar ve formüller içinde çalışır. Her büyü, bir mana akışı modeline dayanır. Yanlış bir formül, büyünün başarısız olmasına ya da tehlikeli sonuçlar doğurmasına neden olabilir.
Bedel
Hiçbir büyü bedelsiz değildir. Kullanıcının harcadığı mana miktarına ve büyünün karmaşıklığına göre fiziksel veya ruhsal bir bedeli vardır. Basit büyüler az mana tüketirken, büyük büyüler kullanıcının bedenini zorlar hatta ömründen bile götürebilir.
Jaksen masaya uzanıp kitaplardan birini açtı. İçinde büyülerin teorik anlatımları vardı.
"Şimdi ne yapacağız?" diye sordu.
Rona, parşömene hafifçe vurdu. Mana halkaları arasındaki ışıklar parladı.
"Eh, zaten büyü yapabildiğin için bu temelleri atlayacağız. Ancak yine de her gün meditasyon yaparak mana hassasiyetini ve kontrolünü arttırmalısın. Mana kapasiteni ise yalnızca halka oluşturdukça arttırabilirsin. Başka yöntemlerde var kapasiteyi arttırmak için ancak şimdilik bunları bilmen gerekmiyor. Daha öğrenmen gereken çok şey var."
Jaksen dişlerini sıktı. Bu iş düşündüğünden çok daha zorlu olacaktı. Ama bir büyücü olmak istiyorsa, bunun için savaşmak zorundaydı.
Jaksen masaya uzanıp kitaplardan birini açtı. İçinde çeşitli büyü türleri listelenmişti. Rona, parmağını sayfanın üzerine koyarak açıkladı:
"Büyü farklı kategorilere, türlere ve elementlere ayrılır. Temel de iki kategori vardır. Işık ve Karanlık büyüler. Hemen hemen tüm büyüler ışık büyüsünün alt türüdür. Element büyüleri, kutsal büyüler, ruh büyüleri ışık büyüsün alt kategorileridir. Kara büyüler ise, Uzay büyüleri, ölüm büyüleri, çağırma büyüleri, rün işlemeler, formasyon büyüleri, kan büyüsü gibi pek çok büyü türü de kara büyülerin alt kategorisini oluşturur. Elbette tüm bunlarda kendi içlerinde türlere ayrılır. Büyü türleri arasında saldırı, savunma ve destek büyüleri bulunur."
Sonra, farklı elementleri gösteren bir sayfayı açtı:
Ateş – Yıkıcı, agresif, sürekli genişleyen bir güç.
Su – Akışkan, uyum sağlayan hem iyileştirici hem de ölümcül.
Toprak – Dayanıklı, koruyucu, sağlam bir enerji kaynağı.
Hava – Hızlı, keskin ve kontrol edilmesi zor bir güç.
Yıldırım – Ani, patlayıcı ve yıkıcı.
Işık – Saf, kutsal, iyileştirici ama aynı zamanda ölümcül.
Karanlık – Gizemli, çarpıtıcı, zaman ve varoluşla oynayan bir güç.
Jaksen, "Peki ben hangi elementi kullanacağım?" diye sordu.
Rona hafifçe gülümsedi.
"Bu, tamamen senin ruhunun manayla nasıl etkileşime geçtiğine bağlı. Bazı büyücüler doğuştan belirli elementlere daha yatkındır. Ama bazıları..."
Bir an duraksadı.
"Bazıları sınırları aşabilir."
Jaksen, Rona'nın bu sözlerini duyduğunda başını kaldırdı.
"Ne demek istiyorsun?" diye sordu, sesinde bir merak ve meydan okuma vardı.
Rona parşömene tekrar hafifçe vurdu. İnce altın renkli mana çizgileri sembollerin arasından süzüldü, dalgalanarak göz alıcı bir desen oluşturdu. Derin bir nefes aldıktan sonra gözlerini Jaksen'e dikti.
"Bazı insanlar, elfler ya da cüceler büyüye doğuştan yetenekli olabilir. Bazıları olağanüstü zihin kontrolüne sahip olabilir ya da doğuştan büyük mana rezervleriyle doğabilir. Ama..."
Bakışları bir an parşömendeki simgelere kaydı, ardından tekrar Jaksen'e döndü.
"Kahramanlar farklıdır."
Jaksen, merak dolu gözlerle kolunu masanın üzerine yasladı.
Rona konuşmaya devam etti.
"Sen bir kahraman olarak, bu tarz kısıtlamalara tabi değilsin, Jaksen. Kahramanlar, büyük bir potansiyel, güç ve bu güce uyumlu şekilde çağrılır. Mana tarafından kutsanmış varlıklardır. Elbette kişisel yetenek ve çalışkanlığa göre değişkenlik gösterse de temel olarak kahramanlar, en güçlü varlık olma potansiyeline sahiptir."
Gözlerini kısmış, Jaksen'i dikkatle inceliyordu.
"Tanrılara denk bir güç..."
Bu cümle havada asılı kaldı. Oda bir an sessizleşti.
Jaksen içinden bir kahkaha attı ama dışına yansıtmadı. Tanrılara denk mi? O kadar güçlü olduğunu sanmıyordu. Şu an bile büyü konusunda tamamen acemiydi. Manayı hissetse de ona şekil vermek, kontrol etmek hâlâ karmaşık geliyordu.
Jaksen gözlerini kıstı. "Bu, teorik olarak mı, yoksa pratikte mi böyle?"
Rona hafifçe gülümsedi. "Her ikisi de. Sen, sıradan insanların mana sınırlarına sahip değilsin. Büyü türleri ve kategorileri senin için sadece yönlendirici olabilir ama sınırlayıcı değildir. Normalde bir büyücü, belirli bir elemente veya büyü türüne eğilim gösterir. Işık büyüsü kullanan birisi elbette kara büyü de kullanabilir ancak yatkınlıklarına göre ustalıkları, yetenekleri değişir. Bir ateş elementi büyücüsü, zıt element olan buz büyüsü de kullanabilir elbette ancak yatkınlığı ateşe aitse buz elementine olan kontrolü azalır. İşte kısıtlamalar bu anlama gelir. Ama sen…sen her şeyi hiçbir kısıtlama olmadan öğrenebilirsin. Aynı anda tam potansiyelle tüm elementleri kullanabilirsin."
Parşömene tekrar dokunduğunda, üzerinde farklı büyü elementleri belirdi.
Ateş, Su, Toprak, Hava, Yıldırım, Işık, Karanlık…
Bunun yanında Ruh, Uzay, Ölüm, Kan ve Formasyon büyüleri gibi daha nadir görülen güçler de vardı.
"Büyücülerin çoğu yalnızca bir veya iki büyü türüne hâkim olabilir. Çünkü ömürleri bir iki türde ustalaşmaya yeter. Kutsal büyücüler ışık büyülerini, kara büyücüler ölüm ya da lanet büyülerini kullanır. Ama senin için böyle bir kısıtlama yok. Büyü, senin için yalnızca bir araç. Eğer yeterince sıkı çalışırsan ve biraz da yeteneğin varsa her tür büyüyü öğrenebilirsin. Yine de her tür de ustalaşman zaman alacaktır. O yüzden şimdilik bir veya iki türe odaklanman daha faydalı olur."
Jaksen, sayfadaki desenlere baktı. Hepsi farklı birer yoldu. Ama hangi yolu seçecekti?
Rona, onun aklındaki düşünceleri sezmiş gibi konuşmaya devam etti.
"Ancak…" Sesini biraz daha sertleştirdi. "Her şeyi yapabilmek, her şeyde en iyisi olmak anlamına gelmez."
Jaksen başını kaldırdı.
"Kahramanlar, en büyük potansiyele sahip varlıklardır, ancak bu potansiyeli nasıl kullanacakları onlara bağlıdır. Her kahraman farklıdır. Tıpkı insanlar gibi. Bazıları çalışkan, bazıları tembel. Bazıları büyüde ustalaşır, bazıları kılıç sanatlarında. Bazıları ise hem büyü hem de aura kullanabilir. Ama eninde sonunda bir yol seçmek zorundalardır."
Jaksen iç çekti. Evet, bunu hissediyordu. Her ne kadar büyü ilgisini çekse de içindeki savaşçı ruh ona kılıcı, dövüşü, aura sanatlarını fısıldıyordu.
Bunu açıkça hissettiği anlardan biri, ilk kez bir kılıcı kavradığında olmuştu. Aura'nın içinden akışını hissetmiş, bedeninin ve ruhunun buna uyum sağladığını fark etmişti. Büyü güçlüydü, evet, ama dövüşmek… Gerçek bir savaşçının yolunda yürümek… Bu, içgüdüsel olarak ona daha doğal geliyordu.
Rona konuşmasına devam etti.
"Bu yüzden yeteneklerini nasıl yönlendireceğin çok önemli. Kahraman olmanın en büyük avantajı, hiçbir şeye sınırın olmaması. Ama en büyük dezavantajı da sınırlarını kendin belirlemek zorunda olmandır."
Jaksen başını kaldırdı. "Yani, yanlış bir yön seçersem kaybolur muyum?"
Rona gülümsedi. "Kendi yolunu bulamazsan, o zaman hiçbir şeyde ustalaşamazsın. Her şeyi yapabilmek büyük bir güçtür ama aynı zamanda büyük bir sorumluluktur. Eğer kendini her şeye bölmeye kalkarsan, sonunda hiçbirinde ilerleyemezsin. Ama doğru yolu seçersen, sınırlarını aşabilirsin."
Jaksen ellerini yumruk yaptı. Kararsızdı. Büyü cazipti. Aura ve dövüş ise içgüdüsel olarak onu çağırıyordu.
Ama daha bir yol seçmek için erkendi, değil mi?
Rona, onun gözlerindeki ifadeyi fark ederek hafifçe başını eğdi. "Zamanla göreceğiz" dedi usulca.
Jaksen derin bir nefes aldı ve gözlerini parşömenden kaldırdı.
"Evet" diye mırıldandı. "Zamanla göreceğiz."